Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ne yaparsın, böyledir çilesi aşkın, Taş gibi oturmuş bağrıma acılarım. Benimkine katılınca senin de üzüntülerin Büsbütün artıyor derdim, kararıyor gönlüm. İç çekişlerin buğusuyla yükselen bir dumandır sevgi Duman dağılınca tutuşan bir ateş olur âşıkların gözlerinde Keder indi mi bir kez âşıkların gözyaşlarıyla beslenen bir deniz oluverir."
Dünya çok fazladır bizimle; geç ve çok geçmeden, Elde ederek ve harcayarak, yıkıp dökeriz güçlerimizi: Az şey görürüz Doğada bizim olan; Kalplerimizi bedava verdik, sefil bir rahatlık! Çıplak göğsünü aya açan bu Deniz; Bütün saatlerde inleyen rüzgarlar, Ve şimdi yukarıda toplanmış olanlar uyumuş çiçekler gibi: Bunun için ve herşey için, akordumuz bozulmuş bizim; O kımıldatmaz bizi. Büyük Tanrı! Keşke Bir Pulperest olsaydım memesini emen modası geçmiş bir itikadın; Oylece belki görebilirdim, ayakta durarak üzerinde bu hoş otlak yerinin, Anlık görünüşlerini beni daha az terk edilmiş hissettiren şeylerin; Denizden yükselen Proteus'u görürdüm; Ya da duyardım yaşlı Triton'un çelenkli boynuzumu üflemesini.
Reklam
Türk Ordusu Kıbrıs'ta: 20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusu, havadan ve denizden Kuzey Kıbrıs'a girer. 22 Temmuz akşamı, Türk hükümeti ateşkes kararı verir. 14 Ağustos 1974 sabahı Türk ordusu ikinci harekâtı başlatır. Atila Hattı olarak belirlenen sınırda durulur ve Kıbrıs adasının % 38'i Türklerin eline geçmiş olur. Birinci
Bulutlara doğru yükselen yolcuya eriyen ışıklar ne hoş gelir. Özgürdür. Gün gelir başka sahillere varır. Bir yengeci yıkar. Şişedeki mesajı sahibine ulaştırır. Deniz kestanesini kayada kurutur. Yelkenleri şişiren rüzgarla kucaklaşır ve yeni maceraların kapısını aralar.
Sayfa 165Kitabı okudu
Esneyen bir çocuğun ıslak bakışları gibi hürriyet Sürekli kendi bedenine öten horozlar gibi kırmızı vapurlar Sürekli kendi bedenine kabaran hindiler gibi haylaz bir deniz Balıklar balıklar balıklar kıpır kıpır kalabalıklar tüm meydanlarda Sürekli kendi bedenine yükselen sevgililer gibiyiz biz de Eriyen ırmağın üstünde kaybolup giden gölgesi ve hayal
"𝑺𝑶𝑵 𝒀𝑨𝑵𝑮𝑰𝑵" Benim değil o eski ateş semazenleri Şimdi viraneleri ağlatıyor tenleri Dalgın ırmaklarını kuruttum acıların Rengi değişti sevda ikliminin, suların Geçmişini arayan o divane köprüler Akşamın kollarında yıkıldı birer birer Yağmuru anlamayan bulutlar benim değil Günbatımına mahkûm umutlar benim değil Âşikâr olmuş meğer tende
Reklam
Üsküdar'ı anlatır..
"Tarihi evleri, isimsiz türbeleri ve kör çeşmeleri zamana meydan okur, labirent gibi zikzaklar çizerek yükselen dar yolları otomobilleri bezdirirdi. İncir ağaçlarının salgıladığı koku yağmur sonrası şiddetini artırır, peşi sıra bir tura çıkarsam rastladığım metruk konakları ilk kez görmüşçesine şaşırırdım. Umulmadık bir açıdan deniz önümü keserse, arkasındaki Osmanlı'ya dair siluet beni zaman tünelinde safariye çıkarırdı.."
Küresel ısınma, insan etkinlikleri nedeniyle ortaya çıkan karbondioksit birikiminin ve atık ürünlerin oluşturduğu tek tehdit değil. Onun kadar önemli olan ve hak ettiği ilgiyi görmeye yeni yeni başlayan bir tehlike de atmosferdeki karbondioksitin çözünüp suyla tepkimeye girmesi ve karbonik asit oluşturmasıyla meydana gelen okyanusların asitlenmesidir. Bunun en belirgin etkisi mercan resiflerinin ortadan kalkmasıdır; bununla birlikte asit, besin zincirinin en altında bulunan küçük planktonlar dahil birçok deniz canlısının kabuğuna da saldırır. Aşırı asitlenme, okyanusların yaygın şekilde çölleşmesine ve bununla birlikte Dünya üzerindeki yaşamın geri kalanı için hayal bile edilemeyen sonuçların doğumuna ve ölmekte olan okyanuslardan daha fazla karbondioksit salındıkça yükselen sıcaklıklara yol açabilir.
Sayfa 234Kitabı okudu
Rig Veda
Hinduizmdeki bu en eski kutsal eser MÖ 1500 civarında Sanskritçede sözlü olarak bestelenmiştir. Zaten çoktan çökmekte olan Harappa medeniyetini, İndus ve Ganj vadilerini işgal ettikleri sırada yok eden (bir zamanlar Aryanlar olarak adlandırılan) Hint-Avrupalı göçmenlerin ilahilerini ve kutsal şiirlerini içeriyordu. Bu göçmenler yaklaşık beş yüzyıl önce Karadeniz ile Hazar Denizi arasında yer alan ata topraklarını bırakıp İran üzerinden Hindistan alt kıtasına geldiler. Arkeolojik kalıntılar göçebelerin Mahenjo-daro'yu istila ettiklerini, yangınlar çıkardıklarını, oranın sakinlerine kestiklerini ve katlettikleri yerde bıraktıklarını gösterir. Harappa medeniyeti muhtemelen yükselen deniz seviyesinin nehirleri taşırması ve sellere neden olması nedeniyle büyük ölçüde zayıflamıştı. Soluk tenli sığır çobanları yanlarında bir pantheon tanrı getirdiler: Gürbüz savaş tanrısı İndra, güneş ve ateş tanrısı Agni, dinî ayinlerde kullanılan halüsinojenik içecekle ilişkili Ay tanrısı Soma. Rig Veda MÖ 300 yıllarında yazılana kadar sözlü gelenekle aktarıldı. Kitap ve diğer Vedalar ya da kutsal yazılar Vedik döneme (MÖ 1500-600) adını verir.
Sayfa 200 - Kronik KitapKitabı okudu
İç çekişlerin buğusuyla yükselen bir dumandır sevgi Duman dağılınca, tutuşan bir ateş olur âşıkların gözlerinde. Keder indi mi bir kez âşıkların gözyaşlarıyla beslenen bir deniz oluverir.
Sayfa 11 - ROMEOKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.